"Seni
seviyorum"dan daha özel bir cümle de var,Sana güveniyorum. Çünkü herkes herkesi
sevebiliyor; Ama herkese güvenmiyor ./Cemal Süreya/
Bu hafta ne yazsam diye çok düşündüm tam umudumu
kaybediyordum ki iki gece önce bir
arkadaş grubumda konusu açılan ‘GÜVEN’
olgusu ile ilgili yazmaya karar verdim çünkü iki gündür çok düşündüğüm
ve tarifte gerçekten zorlandığım;
konuşması, yazması ve kazanılması çok zor bir kavram..
Yüzyılın sorunudur güvenmek..
Kime nasıl, niye ,ne kadar güvenmeliyim?
Güvenmenin temelinde aslında karşına güvenmek
değil, kişinin kendini güvende hissetmesi, kaygı ve korkularından arınması
vardır.
Matematiksel bir
işlem gibidir güvenmek, deneme sınama yolu ile çeşitli önermeler ve sonuçlar
ile elde ettiğiniz çıkarımlardır. Şöyle ki bazı veriler ki bu kişinin geçmiş
hayatı. Onun bugün yaptıkları yarın yapacaklarının birer sembolize edilmiş
halidir. Bunu YAŞA GÖR felsefesi ile de çok rahat tahlil edebilirsiniz, yani
istisnai durumlar söz konusu olsa dahi unutmamak gerekir ki o istisnalar
kaideyi asla bozmaz!
Bir kez aldatan bir daha aldatır/ en azından
meyleder.. (ki bu genellikle hayatında ki olumsuz/olumlu tecrübelerden ders
çıkarmadığının da göstergesidir)
Bir kez yalan söyleyen binlerce kez bunu
tekrar edebilir.
Velhasıl, güven vermek ve güven almak zaman işidir ve
zaman her şey de olduğu gibi en iyi ilaçtır bir insanın maskelenmiş yüzü ancak
zaman içersinde size yaşattıkları ile düşer ve gün gelir o güven/sizlik
tahammülü bir yer de ipin ucunun kaçmasına ve ister iş ister aşk ister
arkadaşlık gibi ilişkiler de kaçınılmaz sonu getirir.
Çocukken
her hayvana onu tanımak için hemen atlarsın.Sonra içlerinden biri seni ısırır,tırmalar ve buna bir anlam
veremezsin.Ama bir kere anlamışsındır. Hayvanlar yeri gelince ısırır,tırmalar. Bunları yapması için
senin bir şey yapmana ya da yapmamana da gerek yoktur. Doğasında vardır.
Ve sen bu deneyimleri yaşaya yaşaya gördüğün her hayvana
acaba ne zaman ısıracak diye bakarsın.
Bir de hayat seni haklı çıkarıyorsa her defasında bir yerden ısırılıyor ya da hırçınlık
görüyorsan ' yok ya beni ısırmaz bu, önyargılı olmayayım' demek kusura bakmayın
ama salaklık olur.
İster istemez gardını alırsın ve dersin' ısırmayacaksan
gel'.Denersin. Ha bakarsın cidden ısırmamasını gerektirecek çok veri var
elinde, inanırsın masum olduğuna, o zaman sevimli bir ilişki başlayabilir.Ama
yok gizli gizli salyalarını akıtıyorsa, gözleri sana bakarken kötülük
kıvılcımları çakıyorsa ,dili sevimli sesler çıkarsa da' kusura bakma
'dersin.'Beni önce inandırman lazım gerçekten zararsız olduğuna.Bak o zaman
nasıl seviyorum seni...'
Güven nedir?
-Kendine, değerlerine inanmaktan kaynaklanan
yüreklilik.
- Birine inanma ve bağlanma duygusu, itimattir.
İnsanlar arasındaki ilişkilerde en temel duygu
güvendir. Güvendiğimiz insanları severiz, saygı duyarız. Güven varsa en gizli
sırlarımızı açabiliriz. Güven duygusuyla her tür işbirliğine açık oluruz. Bu
açıdan insanların yemek, içmek gibi fizyolojik ihtiyaçlarıyla beraber hayati
önem taşıyan en önemli gereksiniminin güven duygusu olduğunu söyleyebiliriz .Güvenmek
içgüdüsel bir duygu olduğu kadar, her kişinin duyduğu ihtiyaçtır. Güven
duygusunu yitirdiğiniz noktada yalnızlık başlar. Özellikle saf insan olarak
tabir edilen kişiler de kolaylıkla oluşabilen bir duygudur. Bu duygu tensel bir
iletişimle başlayabileceği gibi altıncı his, sözcükler ve inanma isteğiyle de
oluşabilmektedir. Arandığında bulunamaz, bulunduğunda ise emin olunamayan bir
duygudur. Belki de huzurun diğer adıdır. Başkaları için diktiğiniz duvarları
bir insan için, onu başkaları statüsünden çıkarıp özel biri haline dönüştürüp
onun için teker teker kaldırmanızdır. Sevilene hissedilen sağlam duygudur.
İnanmak ve şüphe etmemektir. Karşınızdakine yük yüklemektir. Ne kadar
güvenirseniz o kadar yük bindirirsiniz sırtına. O yüzden yükü taşıyabilecek
kişilere güvenmek gerekir. İçinizdeki ses sizi yanılttığında yaşanan en ağır
hayal kırıklığıdır. Güvenirsiniz, koşul ve ya neden tanımadan.
Güvenmeden yaşanılamayacağı gibi herkese güvenerek
yaşamak da tehlikeli ve inciticidir. Tüm duygular da olduğu gibi güvenin tanımı
da kişiden kişiye farklılık gösterir. Bence kişi kendisine ne kadar güveniyorsa
karşısındakine de en fazla o kadar güvenebilir.
‘’Çok ince düşünülmesi
gereken bir konudur. Her şeyden önemlisi; karşılıklı olmasıdır. Olay ne kadar
doğrudur bilmiyorum ama bir mail dolaşıyor güvenle ilgili internette...
[İngiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça
kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır.
İngiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyor yani...
Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak
istediğini söylemiş. Tabi ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst
makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen içişleri
bakanlığı, adalet bakanlığı, başbakanlığa filan telefon etmişler. Ancak
aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ödeyin!
gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica
edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş.
Hakim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp
kalmış. Hemen adalet bakanlığını aramışlar. Derhal bakanlık müfettişleri
devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar. Hakim "kraliçenin
hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? onu sınadım" cevabını
vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş..
Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış:
"kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu
sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez."
- "güven" çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını
engelleyen tek şey, "iki taraflı" olmasıdır.]’’
Her zaman
güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. Goethe
Ve sen bu deneyimleri yaşaya yaşaya gördüğün her hayvana
acaba ne zaman ısıracak diye bakarsın.