18 Kasım 2014 Salı

Herkesin sorguladığı olgu..


"Seni seviyorum"dan daha özel bir cümle de var,Sana güveniyorum. Çünkü herkes herkesi sevebiliyor; Ama herkese güvenmiyor ./Cemal Süreya/

Bu hafta ne yazsam diye çok düşündüm tam umudumu kaybediyordum ki iki  gece önce bir arkadaş grubumda konusu açılan ‘GÜVEN’  olgusu ile ilgili yazmaya karar verdim çünkü iki gündür çok düşündüğüm ve tarifte gerçekten zorlandığım;  konuşması, yazması ve kazanılması çok zor bir kavram..
Yüzyılın sorunudur güvenmek..
Kime nasıl, niye ,ne kadar güvenmeliyim?
Güvenmenin temelinde aslında karşına güvenmek değil, kişinin kendini güvende hissetmesi, kaygı ve korkularından arınması vardır.
Matematiksel bir işlem gibidir güvenmek, deneme sınama yolu ile çeşitli önermeler ve sonuçlar ile elde ettiğiniz çıkarımlardır. Şöyle ki bazı veriler ki bu kişinin geçmiş hayatı. Onun bugün yaptıkları yarın yapacaklarının birer sembolize edilmiş halidir. Bunu YAŞA GÖR felsefesi ile de çok rahat tahlil edebilirsiniz, yani istisnai durumlar söz konusu olsa dahi unutmamak gerekir ki o istisnalar kaideyi asla bozmaz! 
Bir kez aldatan bir daha aldatır/ en azından meyleder.. (ki bu genellikle hayatında ki olumsuz/olumlu tecrübelerden ders çıkarmadığının da göstergesidir) 
Bir kez yalan söyleyen binlerce kez bunu tekrar edebilir.
Velhasıl,  güven vermek ve güven almak zaman işidir ve zaman her şey de olduğu gibi en iyi ilaçtır bir insanın maskelenmiş yüzü ancak zaman içersinde size yaşattıkları ile düşer ve gün gelir o güven/sizlik tahammülü bir yer de ipin ucunun kaçmasına ve ister iş ister aşk ister arkadaşlık gibi ilişkiler de kaçınılmaz sonu getirir.

Çocukken her hayvana onu tanımak için hemen atlarsın.Sonra içlerinden biri seni ısırır,tırmalar ve buna bir anlam veremezsin.Ama bir kere anlamışsındır. Hayvanlar yeri gelince ısırır,tırmalar. Bunları yapması için senin bir şey yapmana ya da yapmamana da gerek yoktur. Doğasında vardır. 

Ve sen bu deneyimleri yaşaya yaşaya gördüğün her hayvana acaba ne zaman ısıracak diye bakarsın. 
Bir de hayat seni haklı çıkarıyorsa her defasında bir yerden ısırılıyor ya da hırçınlık görüyorsan ' yok ya beni ısırmaz bu, önyargılı olmayayım' demek kusura bakmayın ama salaklık olur. 
İster istemez gardını alırsın ve dersin' ısırmayacaksan gel'.Denersin. Ha bakarsın cidden ısırmamasını gerektirecek çok veri var elinde, inanırsın masum olduğuna, o zaman sevimli bir ilişki başlayabilir.Ama yok gizli gizli salyalarını akıtıyorsa, gözleri sana bakarken kötülük kıvılcımları çakıyorsa ,dili sevimli sesler çıkarsa da' kusura bakma 'dersin.'Beni önce inandırman lazım gerçekten zararsız olduğuna.Bak o zaman nasıl seviyorum seni...'
Güven nedir?
-Kendine, değerlerine inanmaktan kaynaklanan yüreklilik.
- Birine inanma ve bağlanma duygusu, itimattir.
İnsanlar arasındaki ilişkilerde en temel duygu güvendir. Güvendiğimiz insanları severiz, saygı duyarız. Güven varsa en gizli sırlarımızı açabiliriz. Güven duygusuyla her tür işbirliğine açık oluruz. Bu açıdan insanların yemek, içmek gibi fizyolojik ihtiyaçlarıyla beraber hayati önem taşıyan en önemli gereksiniminin güven duygusu olduğunu söyleyebiliriz .Güvenmek içgüdüsel bir duygu olduğu kadar, her kişinin duyduğu ihtiyaçtır. Güven duygusunu yitirdiğiniz noktada yalnızlık başlar. Özellikle saf insan olarak tabir edilen kişiler de kolaylıkla oluşabilen bir duygudur. Bu duygu tensel bir iletişimle başlayabileceği gibi altıncı his, sözcükler ve inanma isteğiyle de oluşabilmektedir. Arandığında bulunamaz, bulunduğunda ise emin olunamayan bir duygudur. Belki de huzurun diğer adıdır. Başkaları için diktiğiniz duvarları bir insan için, onu başkaları statüsünden çıkarıp özel biri haline dönüştürüp onun için teker teker kaldırmanızdır. Sevilene hissedilen sağlam duygudur. İnanmak ve şüphe etmemektir. Karşınızdakine yük yüklemektir. Ne kadar güvenirseniz o kadar yük bindirirsiniz sırtına. O yüzden yükü taşıyabilecek kişilere güvenmek gerekir. İçinizdeki ses sizi yanılttığında yaşanan en ağır hayal kırıklığıdır. Güvenirsiniz, koşul ve ya neden tanımadan.
Güvenmeden yaşanılamayacağı gibi herkese güvenerek yaşamak da tehlikeli ve inciticidir. Tüm duygular da olduğu gibi güvenin tanımı da kişiden kişiye farklılık gösterir. Bence kişi kendisine ne kadar güveniyorsa karşısındakine de en fazla o kadar güvenebilir.
 ‘’Çok ince düşünülmesi gereken bir konudur. Her şeyden önemlisi; karşılıklı olmasıdır. Olay ne kadar doğrudur bilmiyorum ama bir mail dolaşıyor güvenle ilgili internette...
[İngiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır.
İngiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyor yani...
Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabi ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen içişleri bakanlığı, adalet bakanlığı, başbakanlığa filan telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ödeyin!
gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Hakim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen adalet bakanlığını aramışlar. Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar. Hakim "kraliçenin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? onu sınadım" cevabını vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş..
Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış: "kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez."
- "güven" çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, "iki taraflı" olmasıdır.]’’

Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. Goethe